Düşük Dozlu Radyasyonun İnsan Sağlığına Etkileri

01 Nis 2009

20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazası Çernobil’in ardından radyasyon, toplumun gündeminde önemli bir tartışma konusu haline geldi. Bu kaza, kamuoyunun radyasyonla ilgili pek çok kavram ve bilgi ile tanışmasına vesile oldu. Çernobil faciasının insanlar üzerinde yarattığı kalıcı zararlı etkiler, birçokları tarafından temiz ve çevre dostu bir enerji türü olarak tanımlanan nükleer enerjiye karşı tepkilerin artmasına neden oldu.

Yüksek dozlu radyasyonun kansere yol açtığı uzun zamandır bilinen bir gerçektir. Türkiye’de de Çernobil’den yayılan radyasyon nedeniyle kanser vakalarında artış görülmüştür. Türk Tabipleri Birliği’nin 2007 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Çernobil’den en ağır biçimde etkilenen Karadeniz Bölgesi’ndeki Hopa’da ölümlerin %47,9’u kansere bağlıdır.(1) Aslında insanoğlu doğal radyasyona sürekli maruz kalmaktadır. Bunun yanısıra, kullandığımız cep telefonları, televizyonlar gibi pekçok cihazın radyasyon yaydığı da bilinmektedir. Fakat günümüzde çevreye yayılan radyasyonun en önemli kaynağı nükleer santrallerdir. Nükleer santral kazalarından tümüyle kaçınabilmek mümkün değildir. Aralarında ABD, İngiltere, Japonya, Rusya’nın da yer aldığı çok sayıdaki ülkede, son 50 yıldır çok ciddi sonuçlara yol açan irili ufaklı onlarca nükleer kazanın ve radyasyon sızıntılarına yol açan yüzlerce olayın yaşandığı, bu kazalar nedeniyle santrallerde çalışan işçilerin, çevrede yaşayan çok sayıda insanın radyasyon nedeniyle ortaya çıkan hastalıklara yakalandığı söylenebilir.

Radyasyon, tiroid kanseri, lösemi (kan kanseri), akciğer ve kemik kanserleri gibi pek çok kanser türüne ve çocukluk çağı kanserlerine neden olur. Bunların yanında erkek ve kadında kısırlığa sebep olurken, hamile kadınlar için de önemli bir tehlike oluşturur. İlk aylarda yapılan düşüklerin, sakat doğumların ve doğuştan gelen hastalıkların en önemli sebeplerinden birisi radyasyondur.

Çevreye yayılan radyasyonun başlıca kaynağı olan nükleer reaktörlerin kaza olmadığı durumlarda dahi düşük miktarda radyasyon yaydığı araştırmalarla ispatlanmıştır. Bu araştırmalardan biri Almanya’da Dr Michaelis tarafından 20 nükleer reaktör bölgesinde gerçekleştirilmiştir.(2) Bu çalışmada, başlıca 20 nükleer tesisin civarında yaşayan çocuklarda görülen kanser eğilimi, eşleştirilen kontrol bölgeleriyle karşılaştırılmıştır. Çalışma Almanya Federal Cumhuriyeti’ndeki kanser eğilimi gösteren çocukların kayıtlarını temel almıştır ve 1980’den 1990’a kadar geçen 10 yıl içerisinde henüz 15 yaş altındayken teşhis edilmiş 1,610 kanser vakasını içermektedir. Tüm vakalar için bağıl risk 0.97 ve bir nükleer santralin 15 km yarıçapı içerisindeki tüm bölgelerde ileri derece lösemi riski 1.06 olarak saptanmıştır. Özellikle 1970 den önce faaliyete geçmiş fabrikaların en az 5 km yakınında bulunan bölgelerde, beş yaş altı çocuklarda ileri derece lösemi ve lenf bezi kanserlerinde artan bir bağıl risk gözlenmiştir.

Bu konu ile ilgili bir diğer araştırma da ABD’de yapılmış ve sonuçlar yine nükleer reaktörlerin yaydığı radyasyonun insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini göstermiştir. 1987 ve 1998 yılları arasında, ABD’de 12 nükleer güç reaktörü devre dışı bırakılmıştır. Bunlardan biri olan Rancho Seco, yoğun bir yerleşim bölgesindedir. Reaktörün 1989’da kapatılmasının ardından, fetüs, bebek ve çocuklardaki kanser vakalarında ve ölümlerde kayda değer azalmalar saptanmıştır. Bu eğilim, fabrikanın 1974’de açılmasıyla birlikte bebeklerin sağlık durumlarında gözlenen kötüye gidişin tam tersidir. Özellikle fetüslerin ve yeni doğanların radyasyona karşı daha dayanıksız olduğu düşünüldüğünde bu veriler, nükleer salımlarla sağlık üzerindeki olumsuz etkiler arasında bir bağ olduğunu göstermektedir. Rancho Saco yakın çevreye düşük seviyede radyonüklid yaydığından, uzun süreli ve düşük dozlu radyasyona maruz kalmanın sağlık üzerindeki etkileri sorunu ortaya çıkmaktadır.(3)

10 yıl önce ABD’nin nükleer reaktörler bakımından en yoğun bölgesi olan Philadelphia’nın merkezinden kuzeydoğu yönünde 34 kilometre uzakta bulunan The Limerick işletmesinde yapılan bir çalışmada, profesyonel bir araştırma grubu olan Radyasyon ve Halk Sağlığı Projesi [The Radiation and Public Health Project, RPHP], nükleer reaktörlere yakın mesafede yaşayan insanların vücutlarındaki radyoaktivite seviyesini ölçen büyük çaplı bir programa başlamışlardır.(4) “The Tooth Fairy” projesi adındaki bu çalışma bebeklerin düşen dişlerini toplamak ve sadece nükleer silahlarda ve reaktörlerde ortaya çıkan bir kimyasal olan Strontium-90 yoğunluğunu ölçmek için tasarlanmıştır. Bu çalışma St. Louis’deki Washington Üniversitesi tarafından yürütülen ve atom bombası testinden arta kalan dişlerdeki Sr-90 seviyesini ölçen çalışmaya benzemektedir.

Radyasyon ve Halk Sağlığı Projesi 4,400’den fazla bebek dişini toplamış ve test etmiştir ve bulgularını dört tıbbi dergide yayımlamıştır. Dişlerin çoğu Limerick’i de kapsayan altı eyaletteki yedi nükleer işletmenin yakınındaki bölgelerden toplanmıştır. Pennsylvania sakinleri çalışmaya 150 diş bağışlamışlardır. Bugüne kadar Pennsylvania, diğer eyaletlere göre bebek dişlerinde en yüksek Sr-90 seviyesine sahip eyalet ve Limerick bölgesi de, diğer nükleer bölgeler arasında en yüksek Sr-90 seviyesine sahip bölge olmuştur.

Diğer önemli bulgular 1986-91’den 1992-96’ya kadar Limerick’e yakın Berks, Chester ve Montgomery’de yaşayan çocukların bebeklik dişlerindeki ortalama Sr-90 yoğunluğunda % 26.2 artış göstermektedir. Bebeklik dişlerinde Sr-90 artışı, eskiden beri faaliyette olan Limerick reaktörlerinin daha geniş çaplı kullanıldığı dönemlere ve çevresel radyasyonun daha yüksek yerel seviyelerde olduğu dönemlere denk düşmektedir. Ortalama Sr-90 seviyesi Limerick’e olan uzaklığa göre değişmektedir. Pottstown da yaşayan çocuklar bir gram kalsiyumda ortalama 5.70 picoküriye sahiptir. Üç yerleşimli bölgenin geri kalanında bu değerler 4.21 ve Philadelphia’da 3.27’dir.

Bunların yanısıra, çevresel radyasyon miktarını gözlemek için A.B.D Çevre Koruma Teşkilatı [The U.S. Environmental Protection Agency] tarafından yapılmış bir çalışmadan da bahsetmekte yarar var.(5) A.B.D Çevre Koruma Teşkilatı, ABD çevresindeki değişik merkezlerde hava, su, yağış ve sütteki radyoaktivite miktarını ölçmektedir. Limerick’e en yakın merkez yaklaşık 48 kilometre güneydoğuda bulunan Wilmington’dur (Delaware). Her ay toplam radyoaktivite brüt-beta cinsinden ölçülmektedir. Brüt-beta, beta parçaçıkları yayan tüm kimyasallara gönderme yapar.

90’lı yıllar boyunca, Wilmington’da brüt-betanın ortalama yoğunluğu bir litre yağış başına 2.11 pikoküriydi. Fakat 2000-2003 dönemi boyunca, bu ortalama 2.43 pikoküriye yükselmiştir. Yani, yağıştaki çevresel radyoaktivite, 1990’lardan 2000’lere %15.2 oranında artış göstermiştir ve faaliyette olan reaktörlerin ekstra radyoaktiviteye neden olduğu sorusu ortaya çıkmıştır.

Burada ele aldığımız bu dört araştırma, nükleer santrallerin radyasyon yayması için kazaların meydana gelmesine gerek olmadığını gösteriyor. Nükleer santraller çevrelerinde yaşayan halkın sağlığını büyük ölçüde tehdit etmektedir. Öyle ki, bir nükleer santral çalıştığında daha fazla çocuk ölmekte, kapandığında ise daha az çocuk ölmektedir.(6) Yine aynı şekilde, faal bir nükleer reaktör sağlıksız bir nesle, ölüm riski yüksek insan topluluklarına tekabül etmektedir.

Nükleer reaktörler yaydıkları kimyasallar ile vücudumuzun farklı bölgelerine saldırırken ve bizim hayatta kalma şansımızı azaltırken onları temiz ve çevre dostu olarak tanımlamak ne kadar doğrudur?

Nükleer enerji yandaşları bilimsel araştırmalara sırt çevirerek, çevreye yayılan bu radyasyonu bilmezlikten geliyorlar. Güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları mevcut iken, insana düşmanca bir tavır sergileyen nükleer enerjiye evet demek sağlıklı bir karar olamaz. Bu konuda bilimin verilerine kulak vermeli ve nükleer reaktörlerin canlılar üzerindeki zararlı etkilerine karşı tavır almalıyız.

REFERANSLAR

(1) İstanbul Tabip Odası, 27 Şubat 2008. Türk tabipleri birliği nükleer santral istemiyor.

Web sitesi: http://www.istabip.org.tr/icerik/turk-tabipleri-birligi-nukleer-santral-istemiyor/

(2) Dr. Jörg Michaelis, 29 Ocak 1992. Incidence of childhood malignancies in the vicinity of West German nuclear power plants.

Web sitesi: http://www.springerlink.com/content/t6q1112m66p31304/

(3) Joseph J. Mangano, Radiation and Public Health Project, 786 Carroll Street, #9, Brooklyn, New York, Improvements in local infant health after nuclear power reactor closing. Environmental Epidemiology and Toxicology (2000) 2, 32-36.

Web sitesi: http://www.mindfully.org/Health/Nuclear-Reactor-Closing.htm

(4) Radiation and Public Health Project, 11 Nisan 2005. Limerick nuclear reactor emissions and the potential link to local cancer rates.

Web sitesi: http://www.radiation.org/press/limerick_0405.html

(5) The U.S Environmental Protection Agency.

Web sitesi: http://www.radiation.org/press/limerick_0405.html

(6) Joseph Mangano – Samuel S.Epstein, 15 Ocak 2006. Yeni nükleer reaktörler halkın sağlığını hiçe saymaktır.

Web sitesi: http://www.bgst.org/keab/eco20060115.asp